23 Ocak 2019 Çarşamba

İç seslerimiz

   Bir aile büyüğüm vardı... Günlerce konuşmamıştık zamanında. Sebebi  kalbimi çok kıran bir şey söylemesiydi. Büyük olarak ona yakıştıramadığım bir şeydi. Sık sık arardım önceleri aramaları kesmiştim. Beraber olduğumuzda yüzüme düşen gölgeye de engel olamıyordum. Fark etmiş tabi. Bir gün bana dedi ki : Tavrını beğenmiyorum, bir şeyler var sende. Yalnız bu ifade "otur konuşalım" tarzında değildi pek. Daha çok şikayet ve azar şeklindeydi. 
   O an... İşte o kritik an, evrensel trip mekanizması işleseydi "Yok bir şeyim" deyip ortamı terk eder giderdim. Ve belki araya giren bir küslük... Daha uzun ayrılık... Belki üzerime düşen bir sürü hakkı vardı ve hepsi öylece muallakta asılı kalacaktı. Yani o tek trip cümlesini söylersem eğer... Sadece tek cümle : "Yok bir şeyim"
   O an için çok dua etmiştim öncesinde. Sevdiğim bir kişiydi çünkü. (Siz o kişi yerine eşinizi koyun, annenizi, babanızı, arkadaşlarınızı v.s.) Onu kaybetmek istemiyordum. Ayrıca kalbini kırmak da istemiyordum. Hayat boyu, kalp kırarak elde edilen başarılar bana pek gerçek  başarı gibi gelmemiştir zira. Büyüklerin kalbi de kolay kırılır malum.  Bu yüzden, vakti geldiğinde  kendimi en saf şekilde ifade edebilmek için çok dua etmiştim. İşte şimdi o an gelmişti. Hadi bakalım Bilge dedim kendime. Sahne senin. Sabır mı nefsin mi ? Öyle zor bi andı ki. Nefsim bas git diyordu aslında bas git ! Sana söylediğini hatırla ve "yok bişeyim" deyip bas git ! Diğer yanda vicdanım ise yapamazsın diyordu yapamazsın... Medeniyet konuşmayı telkin eder. Anlat derdini, konuş. Allahım bana yardım et diyordum bi yandan. Onun yardımı olmadan en cevval hatipler susup kalmaz mı, onun yardımı olmadan en kuvvetli savunmalar cılız bir sese dönmez mi.Öyle... 
   Gözlerimin içine bakmaya devam ediyordu sorar mahiyette... Allah'ın yardımı yetişti. İçimdeki bas git diyen  sesi kesti önce. Sonra oturdum karşısına. Usul usul anlatmaya başladım. Bak böyle böyle böyle... 
   O da derdini anlattı. Meğer benim anladığımdan çok başka bir şey söylemek istemiş o an. Ve daha önemli bir şey söyledi sonunda. Sen kalbine benimle ilgili böyle bir düşünce gelince, tabloya neden en geniş açıdan bakmadın ? Benim o maksatla seni üzmek istemeyeceğimi neden düşünemedin? Bi kaç saniye sessizlik... Diyemedim ki, "Seslerim var benim... İçimde derinlerde... Konuşup duran sesler. Onlar bazen düşünmemi engelliyor.O sebeptir herhalde."
   İçimizde sesler var cidden. Bıdı bıdı konuşup duran. Bazen en yakınlarımızı o sesler yüzünden kırıyoruz. O sesler yüzünden de çokça kırılıyoruz. O sesi susturup Mevla'nın verdiği asıl sesi kullanmak ve konuşmaya başlamak... Aslında tüm yapmamız gereken bu iken, biz tam tersini yapıyoruz. İşler bazen bu yüzden çıkmaza giriyor işte.
  Neyse o gün öptüm onu yanaklarından. Sarıldım sıkı sıkı.. Haksız olduğumu bile bile şöyle dedim yine de : " Bi daha bana böyle şeyler hissettirme sen de !"  İç ses pes etmez ki hiç :)

Günaydın canlarr! Tüm o güzel canları taşıyanlar ! Arada böyle ufak hikayeler yazıp blogda bunun için  bir kategori açayım diyorum. Ne dersiniz ? :)

Şuraya müzğimi de koyar giderim. Ama gece dinleyin olur mu, gündüz için aşırı sakinlik verebilir, işler güçler kalmasın  :)

22 yorum:

  1. Güzel hikaye. İç seslere kulak asmadan doğrunun peşinde gidebilmek büyük başarı oluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yardımsız çok zor bi başarı... Çok teşekkürler.

      Sil
  2. Tabi yaşanmış hikayeler daha çok ilgi çekiyor. Hem örnek hem ders oluyor.
    Bu durum yakın dönemde sinemada da öyle oldu. Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tamamdır o vakit açıyorum kategori şeysini :) Çok teşekkürler ;)

      Sil
  3. Bazen iç seslerimiz nedeniyle yanlış anlamalar yapabiliyoruz. Konuşmak her zaman iyidir. Hikayeler gelsin tabii ki de :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çözüm için konuşabilmek büyük erdem. Herkeste bulunmuyor,iç seslerimize pirim verdiğimizde bizde de... :) Teşekkürler Beyda ;)

      Sil
  4. İç seslerimizi susturup sağlıklı düşünmeliyiz ki sen onu yapmışsın ve doğru karar vermişsin. Kalp kırmadan barışmışsın çok güzel...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her daim mümkün olsun hepimiz için inşaallah. Sağolasın :)

      Sil
  5. O iç sese iyi ki uymamışsın Ablam, yok bir şeyim demek al başına belayı demek gibi bir şey bazen... Hayat tripli geçilmiyor, küskünlükler, kırgınlıklar hiç gerek yok...Selam ve Dua ile...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel dedin Furkan : "Yok bişeyim demek al başına belayı demek" :D Bundan sonraki hayat mottolarımdan biri bu olabilir. Çok teşekkürler :) Selam ve dua benden de :)

      Sil
  6. Merhaba öncelikle sana yazını okurken başında aynı dert deniz dedim kimseyi kırmamak ve sevdiğimiz insanları kaybetmemek için bazen susarız ama evet iç sesimiz bir saniye bile durmaz ömrümüzü yer işte o sesin ne olduğunu sana söyleyebilirim şeytanın vesvesesi o bize her konu da fiştek verir sonra yine de sabrederiz çünkü biliriz ki karşı da ki insan yabancı bir insan değil o yüzden hemde Rabbimiz bizi görüyor ve gerçekten insanın başına yanlış anlamalar gelebiliyor ve işte bende kırgınlığımı dile getiren bir insan değilim fakat şu zamanlar da kimseye değer vermeyi istemiyorum çünkü değer verdiklerim bana aynı değeri vermediklerini fark ettim neyse işte oluyor bu hayatta böyle şeyler maalesef saygılarımla bilge

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belki de en güzeli kırgınlığımızı mutlaka dile getirmek. Ama o aşamaya gelmeden önce bir kaç elek kullanıp meselenin gerçekten o boyutta büyük bir şey olup olmadığını tayin etmek. Zaman içinde her şey yerine oturur Sevdecim. Bence hayatımıza giren ya da girmek üzere olan herkes şu an belirlenmiş durumda zaten "nasip" çarkında. O sebep çok da kasmayalım inşaallah :) Kalbimizi kıranlara dönersek de... Yaa ne dönelimkine, belediye dönsün baksın onlara diyelim geçelim :)) Sevgiler saygılar benden de canımcım ;)

      Sil
  7. Müfredcim aslında her daim hüsnü zan teşvik edilir malum ama bazen katlanamıyoruz.O nokta da imtihan başlıyor. Sanırım en güzeli imani meseleler harici alanlarda hiç bir şeyi fazlaca kafaya takmamaya çalışmak. Yani mümkün olduğunca... İnşaallah. Sevgiler :)

    YanıtlaSil
  8. Biz her ne hikmetse bir konuda ya da olay esnasında ağzımızı açıp konuyla ilgili düşüncemizi belirtmek ya da meramımızı aktarmak yerine karşıdakinin o istediğimizi anlamasını umuyoruz.. beni tanıyorsa anlar zaten..
    e haliyle ne o konuşuyor ne sen konuşuyorsun.. sonra meğer.. diye başlayan cümlelere gark oluyoruz tabi bir de meğersiz kalıyor, küskünlüklerimizi uzatıyoruz...

    Hikayete devam!

    Selamlar

    YanıtlaSil
  9. Evet bu en geniş çerçevede güzel bir anlatım olmuş. Teyid alır bazıları sürekli. "Yani şunu mu demek istedin bunu mu demek istedin?" diye. Gereksiz bulurdum çoğu zaman ama aslında çok gerekli sanırım. Teyidi hayatımıza daha fazla almamız lazım bence. Sağolasın Selimhan. Devam devam... :)

    YanıtlaSil
  10. Merhabalar bloğunuza Deep'in yayıninda kesfettim, takipteyim :) mutlu sonlar her zaman iyidir. Küskünlüklerse her zaman yüktür :) yazılarınizi bekleriz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Küskünlükler her zaman yüktür" lafı ne doğru. Çok teşekkürler, her zaman beklerim :) Siz de "okumaya gel" demişsiniz okumak olunca hemen zıplarım tabi ;)

      Sil
  11. iyi davranmışsın yaa. bu anlarda sakinlik iyi di mii. bi de hoşgörü o anda. iç sesleri biraz susturmalıı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sakin olmak çok önemli evet özellikle bizimki gibi etraf cinnet haberleriyle dolu olan bi devirde :)

      Sil
  12. Ne güzel bir yaşanmışlık bu böyle.

    YanıtlaSil

Düşüncelerini yazabilirsin...