25 Kasım 2019 Pazartesi

Amelie Kafası/6


Bir Amelie köşesiyle yine merhaba herkeslere... Ah beyin boşaltmak için ne bulunmaz bi vakit aslında. Tam da üstümden tır geçmiş gibi olmuşum. Beynimin içi karmakarışık tam da hazır. Ben hemen bi resetlemeye başlayayım şu mübarek uzvu ;) 

#Çok iyi anladığım bir şey var bu hafta sonu. Dil, her şeyin anahtarı. Seni alçaltabilir de yükseltebilir de. O yüzden onu keyif ve zevk için  kullanman çok tehlikeli. Onu yere ve zamanın gereklerine göre itinayla kullanırsan sana da o ölçüde saygınlık kazandırır. Ya da tam tersi. Yani bunu teoride biliyoruz gerçi ama pratikte küt diye kayaya çarpmış gibi öğrenince daha bi iyi bilmiş oldum şimdi. 

#Hafta sonu ev lunapark kadar kalabalıktı resmen. Sanırım iki gün boyunca temizlik yapmam gerek. 

#Evle ilgili sorumlulukların fiziğime ve ruhuma ağır gelmesiyle ilgili bi irade terbiyesine de  ihtiyacım var. Haber gönderiyorum zihnime. Derhal konuya el atıla. 

#Oh ameliyatım  da ertelendi miss diye rahatlayacak oluyorum  ama eninde sonunda gelecek o vakit diye hatırlatıyor aklım, irkiliyorum ardından. 

#Bi insan Allah'tan sağlam  bir ceza istiyorsa eğer,  ergen bir genç kızla bir hafta sonu geçirsin. Her şeye  mızmızlanan, habire şikayet halinde olan, ortak yaşama en ufak bi katkısı olmayan, makyajı ve giyimi dışındaki konularda konuşma özürlü diyebileceğimiz bir genç kızla... 

#Bir ev hanımı, kalabalık bir nüfusa ev sahipliği yapıyorsa eğer, mutfağa dalan kişinin söyleyebileceği en trajik şeylerden biri "bi su bardağı alabilir miyim" dir. Çünkü herkes aynı şeyi yapmaktadır. Temiz bardak sayısı hızla azalmaktadır ve bulaşık makinesi de tek sefer  kullanılmış bardaklarla hızla dolmaktadır. Falandır filandır derken evin hanımı için mutfakta mesai saati artmaktadır. 

#Yoğun misafir esnasında israf tehlikesi de en zirve noktalara ulaşır. Artan yemeklere kap ayarlama telaşından gözü korkan hanımlar "dök gitsin" politikasına sarılır ve çöp kişisi habire karnını doyurur. Ama yeryüzünde yürüyüp nefes alan bir çok insanın ise karnı açtır... O sebep yemek yapma aşamasında miktar konusunda  şovmenlikten ve artan yemeklerle yolları ayırma noktasında cesaretten az biraz uzak durmalıyız zannımca. En azından bu konuda başarılı olabilmişimdir bu hafta sonu inşaallah. 

#Ortaya çıkmış bir arızda, çevrende suçlayacak kimseyi bulamamak... Çünkü o arızın bizzat mümessili olmak... Ahh ahhh serçe parmağı sehpaya vurmak anında yaşanan hisle aynı şey o. 

#Ortak noktalarınızın olmadığı hatta zıt mizaçlarda olduğunuz insanlarla bir arada  vakit  geçirme mecburiyeti... İstemeye istemeye diyet yemek tüketmekle aynı şey o. 

#İnsta şeysinde bi çoşkulu paylaşımlar içine girdim ki evlere şenlik. Her ıvırı zıvırı paylaşır oldum tikiler gibi. Sanırım sosyopsikolojik bir süreçten geçiyorum. Bi çeşit insta zehirlenmesi de olabilir. Bilemiyorum... Ben ne açıklayayım, İsviçreli bilim adamları açıklasın. Yakında sunum canavarı kokoş hatunlar gibi her anı paylaşma noktasına gelmem umarım. 

#Ah o pembe hayal... Sen yok musun sen... Hani her yeni sabaha güneşin doğuşuyla başladığım, sağlıklı kahvaltımı yaptığım, uzun yürüyüşler yaptığım, sonra da düzenli yazmaya başlayıp kafamdaki projeleri tamamladığım ideal yaşam düzeni. Hayalin bile ne güzel be. Bi de gerçek olsan... 

Herkeslere sevgiler canlar ! Bu biraz da mesaj kaygılı bi Amelie şeysi oldu sankim :) Bugün de böyle olsun ;) 
Görüşmek üzere...
Fotoğraf, Sığacık/ Seferihisar/ İzmir 


12 Kasım 2019 Salı

"Modum düşük"

Günümüzde yeni bir tanım türedi. "Modum düştü" diyor insanlar artık. 
"Seninle konuşasım yok valla" demiyorlar. 
"Yaşamak zor geliyor" demiyorlar.
"İnsanlar çok kırıcı" demiyorlar. 
"Önümüzdeki bir asır susasım var" demiyorlar. 
"İçime ata ata sürahiye döndüm"demiyorlar. 
Tek bir şey diyorlar: 
Modum düştü. 
Yani çıkabilir modum denen şey. Tüm kapıları kapatmayayım. Ama şu an düşük. Yani sen git. Müsait olunca (Modum yükselince) dönerim ben sana. 
Direk bunları anlıyorum ben modu düşen birini gördüğümde. Rahat bırakıyorum sonra. Ha bi de dua iliştiriyorum giderken. Düşük modun kenarına. Yükselsin bir an önce diye. 
Var mı modu düşük olan ? 
Yükseltebiliyorsak yükseltelim. Olmadı dua bırakırız :) 
Günaydınlar ahali... 
Fotoğraf, Birgi/Ödemiş 

8 Kasım 2019 Cuma

Günün önemi



Bugün Mevlid kandili. Sevgili peygamberin doğum yıldönümü. 

Bugün hapşırarak kalktım yataktan. Baktım bedene gribal haller nüfuz etmiş. Tamam dedim ben hastayım. Yatağı toplamadım. Amaan sonra yaparım diyerekten mutfağa yöneldim. Kahvaltı yapmak da istemedi canım. Bir kaç bardak çay ve iki kurabiye oldu kahvaltım. Bişeyler okuma isteğim var mı içimde ? Yok... Hastayım ben. Grip olmuşum grip. Üzerinize afiyet... 

Ee ne yapayım ? Salona geçeyim, tv karşısına, Trt2 beni biraz oyalar nasılsa.  Bir yazarı konuk etmiş söyleşi programına bir piyanist. Çok güzel bir soru soruyor konuğuna : İnce bir kalbi nasıl korumalı ? Cevap veriyor yazar : Kırıla kırıla... Yani diyerek anlatmaya devam ediyor. Yani yıllar içinde öğreniyorsunuz ki tek kalp sizinki değil ve siz her şeyin merkezinde değilsiniz. 
Düşünmeye başlıyorum. Böyle bakabilmek ne denli bir gayreti gerektirir kimbilir. Sonra aklıma geliyor. Sen olmasan dünyayı yaratmazdım denilen arşa adı yazılı sevgiliyi (s.a.v). Biricik olduğu halde kendini hiç de öyle görmeyişini. Sonra aklıma başka şeyler de geliyor. Onun gayreti,onun gücü, kuvveti, feraseti... Kendime bakıyorum sonra. Hastalığı ne de güzel kabullenivermişim, gayretsiz,isteksiz... Senkronize misin rehberle ? diye  soruyorum kendime... Trt2 bi şekilde bana günün önemini hatırlatıyor şükür.Yatağımı topluyorum önce. Güçlendirecek vitaminli bir şeyler de yemeli... Elime uğraşacak bir şeyler alıyorum sonra. Grip mi? O da ne ? 

Güzel kandiller olsun canlar. Her an sevgili rehberle bir olmaya yürekten devam... 

Fotoğraf, Restore edilmiş bir Osmanlı hamamından... / Manisa 

2 Kasım 2019 Cumartesi

Yaşadığım öyküler/ Komşuluk

    Şehrin kıyısında kalan, boyası dökülmeye yüz tutmuş yeşil renkte bir apartmandı. Salaş bi kafenin girişini andıran pejmürde  bahçesine bir iki tane eski koltuk atılmıştı. Akasya ağacını hatırlıyorum bi de. Girişin hemen solunda, genizleri yakan kokusuyla, gelen misafirleri karşılardı.