Onun adını direk yazmayayım da A. diyeyim sadece. Çünkü bana hep sorup duruyor, ne zaman yazmaya başlayacaksın yeniden diye. Ona bloğumu söylemedim henüz, yazmaya başladığımı da...
Şehre yeni taşındığım zamanlarda yanımda bitivermişti A. Evlerimiz yakındı.İnancım gereği ona karşı görevlerim olduğunu düşünmüştüm, halen de öyle düşünüyorum ya... Bir iki yıl öncesinde büyük bir trajedi atlatmıştı, yaralıydı. Ayrıca hayatını bana cömertçe anlatmıştı ilk görüşmelerde. Ee bunlar yeterli sebepti benim için. Neye ? Onunla kısa sürede arkadaş olmamıza... Cezbedici onca şey dururken etrafta, hep yaralar cezbederdi beni. Derin yaralar... İçimdeki Floranse Nightingale sağolsun ve günden güne hesapsızca çoğalan yaralara merhem olma hissi...
A. kendine yakın güvenilir bir dost arıyordu. Benim de yeni geldiğim bu şehirde biraz etrafı tanımaya ihtiyacım vardı. Derken bu ihtiyaçlarımızı cömertçe karşılar olduğumuzu fark edince görüşmelerimiz hızlandı. Her gün ya da gün aşırı sabah kahveleri, öğleden sonra çay saatleri, bazen de akşamları eşlerimizle demlediğimiz çayları alıp sitenin havuzlu bahçesinde oturmalar...
Ama benim içimde kımıldayıp duran başka sesler vardı hep. Vakit çok önemliydi. Kendimce aldığım vakitle ilgili ilkeler neredeydi ? Hem sanki sadece A. için mi bu şehre gelinmişti ? Falan filan derken... Sanırım A. bu elektriği fark etti. Belki de ilk anda fark etti de hep sabretti.
O günlerde biraz uzaklaştık. O daha da şehre karıştı. Ben daha da kendi dünyama. Uzaklaşırken birbirimize hal diliyle veda ettik. İlk olarak ben ona şöyle dedim. Kaliteli olmayacaksa geçirilen vaktin benim için çok bir önemi yok. O da bana şöyle dedi : İçinde bir sürü insan olmayacaksa geçirilen vaktin benim için bir önemi yok. Ben niye A. gibi olamıyorum ki diye üzülmüştüm bi vakitlerde. Kendi dünyamı bu denli kutsal bilişime... Neşe ve ilkelerle dolu olsa bile, neden bir gram bile değişmeyişine...Doğru mu yapıyorum diye çok düşündüm. Sonra? Sonra sonucu zaman gösterir diye bıraktım akışına.
O meşhuur içimizdeki çocuk var ya hani ? Bizi hep neşeli tutan, araştırmaya, öğrenmeye ve bilgeliğe yönelten... İşte o çocuk vakte verdiğimiz kıymetle yaşıyor, ayakta kalıyor, gülüyor ve neşeli kalıyor bence. Ona vermen gereken vakti etrafa sorumsuzca savurunca da cılızlaşıyor günden güne ve ölüp gidiyor. Bu yüzden ya belki de sevgili Yunus "İlim kendin bilmektir" diyor. Kendine yönelen insan ilmi buluyor, ilmi bulan ise keşfetme heyecanını ve tutkuyu... Ve o çocuksu neşeyi !
Döndü dolaştı geldi A. "Vakit geçsin" diye kendilerine zaman ayırdığı insanları, gördüğü haksızlıkları,vefasızlıkları anlatıp hayıflanıyor şu günlerde. Sürekli tekrar eden şey bu, dinlerken şaşırmıyorum. İnsanlar hep dönüp dolaşıp geliyor. Darbeler aldıklarını ziyan ettiklerini anlata anlata geliyor. Kendime dönüp baktığımda ise... İçime dönmeyi tercih etmiş olsam da öylece durmadığımı görüyorum ben de. Dönüp dolaşıp gelenlere kucak açmam gerektiğini öğrendiğimi, başımı kaldırıp onlarla ilgilenme erdeminin geliştiğini... Şükür diyorum sonra şükür... Değişmişim aslında ben de, ama hiç beklenmeyen bir şekilde.(Tabiki hepsi Allah'ın izniyle ) İyi ki de böyle...
Güzel haftalar olsun canlar :)
Değiştikçe gelişir, öğreniriz.. Hücrelerimiz yenilenir fikirlerimiz gelişir bazen değişmemiş gibi görünüp değişir..
YanıtlaSilBiz ne kabuktayız ne de kabak çiçeğinde...
"Bazen değişmemiş gibi görünüp değişir" Evet bunu fark ettiğin anlar çok güzel işte. Sağolasın Selimhan.
Silinsanlarla çok fazla iç içe olmak, hep olumlu sonuç vermez maalesef.Anlaşmazlık çabuk başgösterir.
YanıtlaSilBu da artık iyice inandığım bir şey haline geldi. Teşekkürler Mehtapcım :)
SilDostluklar emek istiyor.Etrafının kabalık olması çok dostun olduğu anlamına da gelmiyor.Gerçek dostlar büyük nimet :))
YanıtlaSilGerçek dostlar büyük nimet. Ve o nimete ulaşmak için de çok sabırlı olmak gerek sanırım. Teşekkürler, sevgiler :)
Siltüm ilişkilerde böyle aslında.. iki kişi eş olsun, arkadaş olsun, anne kız olsun, abla kardeş olsun birbirlerine yük olmuyor ve birbirlerinin alanlarını daraltmıyorlarsa o ilişki daha kolay yürüyor... belki de artık kalıcı bir dostluğun temelini atmaktasınız siz... hem kopuş süreci öğretici de olmuş... insan ders aldıkça daha bilinçli davranıyor...
YanıtlaSilgüzel dostluklar dileğimle... sevgiler... :)
Ne güzel bir yorum bu :) Kesinlikle haklısınız bu kopuş süreci öğretici de oldu fazlasıyla. Alanları serbest bırakmak çok önemli, buna riayet edenleri bulmak lazım her türlü ilişkide her daim. Sevgiler benden de :)
SilDeğişim kaçınılmaz.
YanıtlaSilAma özümüz benlğimiz değişmesin önemli olan bu
Haklısınız Sibel hanım. Asla değişmemesi gereken şeyler var ;) Sevgiler :)
Silhepimiz tecrübelerimizle değişiyoruz kaçınılmaz olarak...
YanıtlaSilİyiye güzele evrilelim her daim canımcım inşaallah, sevgiler :)
Sildarbeler aldıktan sonra tekrar size dönmesi,değişmiş olduğunu gösteriyor gibi..şükür kavuşturana ki demek ki hepberaber değişmişuk..✔😊
YanıtlaSilAynen evet... Hep böyle güzel değişimler olsun öylece buluşsun yollar ;) Teşekkürler :)
Sililgiyle okudum yazınızı, A'nın dönüşüne şaşmadım, zaman bir şekilde geçiyor, uçup gidiyor, eğer kaliteliyse geride birşey bırakıyor...
YanıtlaSilEvet kaliteli olan kalıcı oluyor katılıyorum. O sebep çok da hayıflanmamak lazım gidene. Demekki kaliteli değilmiş deyip geçmek belki de;) Sevgiler, teşekkürler :)
SilÇok güzel bir yazı olmuş, elinize sağlık.
YanıtlaSilSağolasınız, beklerim her daim ;)
Silhayat iştee kendi diyen kendi oluyoo :)
YanıtlaSilHa haa çocukken de ne çok söylerdik şunu, aklıma geldi şimdi :)))
Sil