29 Ağustos 2019 Perşembe

Amelie Kafası/4


Şöyle bi baktım da, uzun süredir bloğumun kutsal ayinlerinden biri olan beyin boşaltma işini ihmal etmişim.  Yani "Amelie kafası" köşesini... O vakit, hadi Bismillah... 

# Direniyorum direniyorum ama sonunda sanırım alnımın akıyla kullandığım Türk marka çamaşır deterjanını bırakıp nefret ettiğim o yabancı marka çamaşır deterjanına transfer olacağım.  Çünkü olmuyor. Beyazlamıyor çamaşırlarım. O markayı kullanan yakınlarımın çamaşırları ise sakız gibi :( Bazen idealist olmak, kötü ev kadınlığını da beraberinde getirir mi?  Getiriyormuş.  :/ 

#Tanıdığım bir  abla var.  Kadın pire gibi.  Beş dakika boş kalmıyor. Hep bir plan program ve hareket içinde. Onunla birlikteyken keyif çayı içemiyorum. Çünkü o hep servis tabaklarını toplama derdine düşüyor. O zamanlarda ben de çay içmeye devam edersem, kendimi göbeğini kaşıyan bakkal Murtaza gibi hissediyorum. 

#Demin biri beni öyle bi sinirlendirdi kiii.  Öyle böyle değil. Hani şeytan diyor aç ağzını yum gözünü. Ama sonra melek de diyor ki: Yok ya o kadar kasma. Hem annesini hem babasını rahatsızlandıkları için  aynı gün hastaneye getirmiş biri ne de olsa karşındaki. Şimdi kızılmaz ki buna. Meleğe hak verip şeytanı susturuyorum. 

#Mavi rengi fazla sevmiyor oluşuma rağmen İzmir'e geldim geleli mavi renkli kıyafetler  giyiyorum. Denize yakın olmanın tezahürü mü acep?  Ya da  kırk yaşımın akıp durulmuşluğunu mu yansıtmaya çalışıyor bilinçaltım. Belki  öyle ama bunun başka yolları da var. Bu işe bir el atmalıyım sanırım.  

#Ha bir de İzmir'de tesettür kıyafet bulma sorunsalı artık çözülmeli. Orta karar tesettür kıyafet bulmak çok zor burda. Ya Karamürsel sepeti gibi janjanlı şıkır şıkır göz kanatan kıyafetler ya da ninem zamanıma ait soluk beniz kıyafetler. Giyim zevkim felç geldim geleli.  Oysa bi Denizli böyle miydi ya. Ah gözünü seveyim.

#"Kıyamam" kelimesi dilime yapıştı kaldı. Yaşadığım yüzyılın Adile Naşit'i gibi sürekli birilerine kıyamayıp duruyorum dilimle. Sanırım içimdeki kahrolmayası insan sevgisinin en akışkan sözcüğü bu o sebep belki de.  

#Bence hastanelere pembe renkli moral köşeleri yapılmalı. Büyük rahat minderlerin atıldığı havadar mekanlar olmalı buralar. Güler yüzlü gençler hizmet etmeli. Okulların değerler eğitimi için gönderdiği öğrenciler olmalı bu gençler. Sohbet etmek isteyen yaşlıların (bazen genç de olabilir) dertlerini dinlemeliler. Sessizlik isteyen hastaları ise bir köşeye güzelce oturtup rahatsız etmemeliler. 

#Mutfakla aram çok iyi şu sıralar şükür. Bunda biraz çekirdek ailemin et yemeklerinden ve karbonhidrat tüketiminden uzaklaşma gereksinimi etkili sanırım. Böylece ait olduğum Ege mutfağına dair harika zeytinyağlılarımı döktürebiliyorum .Çünkü oldum olası sebze yemeklerinde çok iyiyim.  Oh nefis oluyor hepsi!  :) 

#Az önce üçüncü maddede yazdığım beni çok sinirlendiren kişi aradı. Telefonu meşgule attım. Meleğin işi tamamlanmadı demek halen :) 

#Her geçen gün daha iyi anlıyorum ki yazmak beni besleyen çok önemli bir kaynak. Ancak dengeli beslenmek için okuma seçimlerini de titizlikle devam ettirmem gerek.  

#Hastanelerle ilgili şu da yapılsın lütfen: Boş boş oturup etrafı seyreden hasta yakınlarını markaja alan birer görevli tayin edilsin. Boş bekleyen kimselere güler yüzle okuyacak bir şeyler ikram edilsin. Yani bu kişiler " Yok ben almayayım okumak beni tiksindiriyor " deseler bile onlara dünyayı, evreni, kültürleri anlatan sesli grafiksel anlatılar sunulsun. Yapılsın efendim.  Boş beklenilmesin. Gelişilsin. 

#Dekorasyonun, kişisel bakımın, herhangi bir  bilgi akışının, renklerin, hafif müziğin moralle yakından ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Hayatımızda bunlara yer verirken ki seçimlerimiz de çok önemli.  

Bugünlük yetsin bu kadar.  Oh içim rahatladı!  Yaşasın Amelie köşesi!  ;) 
Sevgiler herkeslere :) 

Fotoğraf, yeğenimin bebişi için elimle yaptığım vosvos :) 


15 yorum:

  1. Enteresan bir köşeymiş, bloğunuzu bir süredir takip etmeme rağmen denk gelmemiştim.

    Sizi yoran, sıkan insanlardan arının. İnsanlarla iletişimi minimalleştirebiliyorsunuz. Misafirin önünden tabak almak, resmen kovmak gibi neredeyse.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu eskilerde daha aktif olan bir köşe, aklıma geldi hareketlensin köşe dedim. Kimlerle muhatap olduğumuz da ilahi çizgide belirli diye düşünüyorum ama yine de minimalleşme sevdasında hemfikiriz :) Teşekkürler yorum için :)

      Sil
  2. Bu yazı dizinizi severek takip ediyorum :)
    Vosvos da şahane olmuş, güle güle oynasın şimdiden Zehracık. Zehra'ydı değil mi, yanılmıyorsam ana fikri zaman olan bir yazinizda dile getirmistiniz ismini.
    Pek yorum bırakmasam da blogunuzun sıkı takipçilerindenim :)
    Anlatım dilinizı, olaylara bakış açınızı - misal mektup yazınızdaki - çok beğeniyorum. Buraları hiç bırakmayın , olur mu ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne kadar güzel senin gibi samimi takipçilerin olması sevgili Küçük hanım :) Zehra da bir yeğenimin bebişi haklısın ama bu vosvos diğer yeğenimin Minnakları olan Yusuf ve Selim için :)
      Böylesi samimi yorumlar beni yazmaya daha da teşvik ediyor itiraf edeyim :) Güzel görüşlerin için de sağolasın can blogcanım. Çookk sevgiler :)

      Sil
  3. Güzel bir iç dökme olmuş. Tavsiyeleriniz de çok yerinde. İnsanları dinleyerek terapi yapan kişiler Avrupa'nın bazı ülkelerinde mevcut sanırım. Çok teşekkürler İstiridye Avcısı.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ben de duymuştum Avrupa ülkelerinde böyle şeylerin yapıldığını. Ama Türk usulü misafirperverlik gibisi olmaz hiç bir yer bence. Çok teşekkürler yorumunuz için :)

      Sil
    2. Rica ederim, lafı mı olur.

      Sil
  4. Vosvos çok güzel olmuş Ellerinize sağlık 😊 Hastaneler de gerçekten moral köşesi olmalı ☺

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler Küçük Dünyam :) Kalpler benzeşince hayaller de benzeşiyor değil mi ;)

      Sil
  5. :) hele son madde, kesinlikle katılıyorum.

    YanıtlaSil
  6. Hah ha... hastaneler ile ilgili önerilerin kelin merhemi cinsinden.Onlar alınlarının akıyla hastaları tedavi etsinler de bi ...Tabi keşke dediklerin yapılabilse. Ha bu arada İzmir'de sular kireçli olduğu için çamaşırlar kolay kolay beyazlamıyor.Sadece beyazlar için, o nefret ettiğin yabancı markayı kullan istersen :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deterjan konusunda pes ettim zati dün itibariyle. İçim kan ağlaya ağlaya eşimin de tazyikiyle girdi evime o kibirli deterjan. Ama yine de araştırmalarım devam edecek :) Hastaneler konusunda ise çoğu zaman için haklısın diyebilirim canım. Sevgiler camgğzelim;)

      Sil
  7. Yazı çok hoştu :) deterjan konusunda bir süredir -sanırım 3. paketi bitiriyorum- Eti Maden'in BORON marka deterjanını kullanıyorum. Beyazları yıkarken bazen karbonat, bazen tuz, bazen de çeşitli markaların beyazlatıcı ürünlerini ekliyorum deterjan gözüne - eğer lekeler vs varsa -. Yıllarca muhtemelen o bahsettiğin markayı kullandım ama şu an BORON'dan gayet mutluyum. Tavsiye ederim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Boronu kullandım bir süre ama bahsettiğiniz yardımcılar olmadan kullandım. Belki de o sebep çok iyi sonuç alamadım. Tavsiyelerinizi dikkate alıp yeniden denemeli :) Sağolasınız ;)

      Sil

Düşüncelerini yazabilirsin...