29 Şubat 2020 Cumartesi

Biz


    Aşağıdaki yazıyı İdlib'deki şehitlerimizin haberlerini almadan önce yazmaya başlamıştım. Zamanlama açısından paylaşmak için daha güzel bir vakit olamazdı sanırım. Kim olduğumuzu sık sık hatırlamamız gereken günler geçiriyoruz. Ruhumuza dokunması dileğiyle... 

    Bu "Anne with an e" dizisinin tamamını izledikten sonra içimde bazı kıvılcımlar oluştu. Daha önce de az az farkında olduğum ama belki de üzerinde durmayı kayda değer görmediğim konularda açığa çıkan bir hareketlenme belirdi ruhumda. Kendi kültürümüze dair bir anımsama da diyebiliriz buna. Sanat, bu yüzden güzel işte. Dokunur, hareket verir ve değiştirir...Güçlü bir mecra vesselâm. O yüzden de diziye sadece  dizi, sinemeya sinema, kitaba kitap deyip geçemiyoruz işte.

    Konuya dönersek...
Toplum olarak kendimize pek değer vermiyoruz malum. 80 ler ve 90 lar, özellikle kendimizden nefret ettiğimiz ve hızla batı kültürüne evrilmeye çalıştığımız yıllar oldu. İçimizde tek tük farkındalığı yüksek olanlarımız asliyetimize sarıldı ve öz değerlerimizi yaşatmaya çalıştı. Ama geri kalan kocaman bir kesim, kültürel mirası alıp itinayla saklayarak geleceğe teslim etme misyonunu umursamadı.
Oysa kıymetli bir mirasın varisleriyiz hepimiz. Kocaman bir beşiğin,  Anadolu topraklarının ortasında bize ait olan çok şey var habersiz olduğumuz,unuttuğumuz, ya da umursamadığımız.
Vakıf geleneğimiz var meselâ  tastamam bir gayretle bizi birbirimize kenetleyen.  Tasavvuf kültürümüz var 600 yıl boyunca bilinmezin karanlığında çıra gibi cayır cayır yaktığı yüreklerle topluma yarenlik eden. Misafiri seven insanlarımız var ah o beyaz tülbentli anneler... Ticaret yapma anlayışı namus anlayışyla bir olan  Ahilik kültürümüz sonra... Yolcuya ayrı bi önem verilir bizde meselâ. Yolda kalanı koruyup kollamak ahlâkî bir meseledir bizim için. Ve daha bir sürü detay bizden... Bize dair... Bunlar ilk etapta akla gelenler. Daha neler çıkarır kimbilir tarihbilimciler, araştırmacılar, kitaplar, yazanlar,yazılanlar...

   Yani kısaca biz diyorum "biz". Hani bu günlerde sadece birbirine sövüp sayan, cinnet geçiren, kutuplaştıkça kutuplaşan, büyüğüne saygısı yitmiş, küçüğüne sevgisi bitmiş, herkesin sadece kendi derdiyle hemhal olmuş gerisine kapısını kapatmış bir halde durup dururuz ya yerimizde. İşte biz o değiliz aslında. Çok başka bir şeyiz.
Belki tozumuzu silkelemeli bir şeyler. Ya da biz silkelenmeliyiz. Kim olduğumuzu yeniden hatırlamak için.
Güzelliğimizi görebilmek için...
Güçlenip kuvvetlenmek  için. Yine, yeniden... 
Sevgiler canlar...

18 Şubat 2020 Salı

Anne kızçesi

    Bu günlerde atmosferim bu kızçeyle dopdolu. Blogcanlar bu diziyi izlediklerini ve çok beğendiklerini yazıp duruyorlardı. Adı : "Anne with an E"  Zaten gündemime almıştım. Dün sevgili Ruşyenacım' da da görünce dur ya dedim,erteleyip durmayayım da başlayayım şunu izlemeye. Ah iyi ki de demişim. Buraya bi kalp koydum farzedin.

   Çocukluğuma gittim, kendimi buldum, 40 lı yaşlarıma geldim halen daha çirkin ördek yavrusu gibi hissedişlerimin kökenini çözdüm. Suyun kaldırma kuvvetini bulan zat gibi "Buldum buldumm!" diye bağırasım geldi hatta.
   Böyle doğmuşuz demek bazılarımız. Başkalarının saçma gördüğü basit şeylerle mutlu oluyoruz. Hayal gücünü başkalarına oranla daha fazla kullanıyoruz. Haksızlığa karşın ağırbaşlı olamayıp az biraz tepkisel kaçıyoruz. Vesaire vesaire... Yapacak bir şey yok. Bu gibi özelliklerle doğmuşuz o yüzden topluma kolayca eklemlenemiyoruz. E mutluysak ne gam ? Kafamızın içindeki dünya bütün evrenden daha büyük değil mi sonuçta? O vakit şükür varlığımızın her bir detayına. Koyun hadi buraya da bi kalp. Yaradana şükran anlamında...

   Neyse çok bıdı bıdı da yapmasam iyi olacak. Çünkü açıp izlemeye başlarsanız eğer Anne kızçesi çok yapacak o bıdı bıdıyı nasıl olsa :) Ama iyi ki de yapıyor diyeceğiz ona da  ;)
İzleyin canlar, hepinize sevgiler. 

14 Şubat 2020 Cuma

Eşim kişisi

#Hem çok güçlü olduğu algısı oluşturur hem de alışverişte biraz fazla dolaşsak  yoruldum bacaklarım ağrıyor  diye veryansın eder. 

#Hem insanlara güvenmiyorum der,hem de insanlarsız kalamaz. 

#Hem kolesterolü zirvelere tırmanır, hem de kuru fasulyeyi pilavsız yiyemez. 

#Hem duygusallıkla dalga geçer, hem de en ufak ilgi eksikliğinde trip atar. 

#Hem okumayı sevmiyorum der, hem de saatlerce youtube yorumları okur. 

#Hem "Allah seni başımdan eksiltmesin"der hem de "akşama kadar ne yaptın ki" der. 

#Hem "daha çok sebze yemeliyiz" der hem de ben ıspanak yapınca" bugün yemek yapmadın mı " der. 

#Hem insanları gayretsiz ve tembel bulur hem de akla gelmedik yardımlar yapar. 

#Hem arabaya biner binmez "üşüyomusun kaloriferi açayım mı" diye sorar hem de açınca "hemen de üşür kedi gibi" diye yorum yapar. 

#Hem sanırsın ki seni hiç umursamıyor, hem de bi bakarsın senin bile unuttuğun sana dair önemli bi detayı hatırlamış. 

#Hem sanırsın ki hasta olsan hayatı kökten çökecek, hem de hasta olunca görürsün ki on numara beş yıldız bi hasta bakıcıyla evlenmişsin. 

O eşim kişisi... Terazi burcu bi eş kişisi. Belki de o sebep. 



9 Şubat 2020 Pazar

Herkesin keyfi yerinde

Bugün şu filmi izlerken ağla ağla... Gözlerim çıktı. Ağlamaktan daha kötü bir şey varsa o da ağladığını gizlemeye çalışmak. O da beni epey bi zorladı. Çünkü filmi eşimle birlikte izledik ve onun bana her seferinde "Hahaa ağlak hayriyee!" gibilerden takılması tepemi attırıyor. O sebep içime kaçan hıçkırıklar içerde bi tepecik oluşturup göğüs kafesime baskı yaptı durdu film boyunca. Çoğunuz izlemiştir bence ama halen izlememiş kalmışsa ısrarla öneririm o kadar diyeyim. Filmin adı, "Herkesin keyfi yerinde"Robert amca bir numara bi aktör diyerekten sonlandırayım yazıyı. 
İyi hafta sonları olsun herkese. 
Herkesin keyfi ekseriyetle yerinde olsun. 
Sevgiler:) 

7 Şubat 2020 Cuma

Hayaller

Buraya bir hayal bırakıp da gideyim. 

Meselâ çok hızlı bi insanmışım artık çok. Aynı gün içine sığdırabiliyormuşum  bir sürü şeyi. O kadınların hazırladıkları cafcaflı kahvaltı sofralarını hazırlayarak başlıyormuşum güne. Parmağı şıklatır gibi bi hızla da kaldırıyormuşum sofrayı. Hem sıra sıra bekleyen okunacak kitaplarımı okuyormuşum hem ütüleri yapıyormuşum.
Hem eşi dostu ağırlıyormuşum hem akşama nefis yemekler döktürüyormuşum. Araya da adım başı sosyal medyaya yazıyormuşum. İnstagirl ablalar gibi, hayattan, insandan, ruhtan ince ince döktürüyormuşum. Hem geridönüşüm elişlerimle uğraşıp etrafa hediyeler yapıyor hem de öyküleri denemeleri çeşit çeşit edebi işleri yazıp dosyalayıp yayınevlerine postalıyormuşum. 
Yani pes etmiyormuşum. Günün yarısında "yetişemedim yine" deyip postu sermiyormuşum. 
Ay nasıl hayal ama... Yok dua olsun bu. Hayırlı mübarek Cuma günü hürmetine. Kabul görsün inşaallah. 
Hızlan Bilgee! 

İyi de bunu yapan insanlar nasıl yetişiyo acep? O da ahirete kadar cevabını alamadığım bi soru olarak kalacak. 

Sevgiler canlar! 
Fotoğraf, Urla / İzmir 


5 Şubat 2020 Çarşamba

Amelie kafası/8


Hadi başlayalım şu işe. 

#Ah... ruh cumhuriyetimdeki geleneksel arınma ayinini epeydir erteliyordum. Yani Amelie şeysilerini... 

#Bu "şeysi" kelimesini de neden ciddiyetsiz bulursunuz hiç anlamam. Bakın nasıl da anlam bütünlüğü katıyor cümleye. Yani ifade edilen şeyin çok kayda değer olmadığını ama yine de anlam dünyasında bir varlık ihtiva ettiğini en kısa yoldan anlatan kelime" şeysi" işte. Lamı cimi yok. İade-i itibar edelim böyle kelimelere. 

#Geçenlerde arkadaşlardan birinin kızı dedi ki bana. "Bilge abla sen hiç yaşlı gibi değilsin." Değilim zaten diye düşünüyordum. 41 yaş, yaşlı mı? Yani göreceli mevzu bu yaş meselesi. Ama iyi bişey mi işittim kötü mü,ucu açık kaldı. 

#Yine aynı kızın kafasında bir koridor açmıştım geçenlerde. Açtırdı Mevlâ diyelim o daha şık olur. Çok sıkıntılı bir dönemdeymiş. Namaza başladı. Çok mutlu hissediyormuş artık. Bana namazla imanla ilgili bir sürü şey sordu. Uzun uzun muhabbetler ettik akşama kadar. Koridor o gün açıldı sanırım. O kızçe o koridordan başka bi dünyaya doğru yol aldı. Dönüp gelmez umarım. Cesaretle sonuna kadar yürür dilerim. 

#Hindi eti ve mantardan mütevellit tencere yemekleri şu sıralar favorimiz mutfakta. Sağlıklı ve de lezzetli. 

# Oytun Erbaş... Doçent doktor ve ilaç araştırmacısı hani belki bilirsiniz. Ha bi de Egeli... Kalp emojisi var burda. Hayatını,insanlığın  yaşam kalitesini arttırmak için deneyler yapmaya adamış biri. Katıldığı bir programda şöyle diyor : "İnanmak, insanın fıtratında olan ve güçlendikçe insana iyi gelen bir şey. Namaz kılmanızı öneririm."

#Daha az kelime tüketmeye niyetlendiğim şu günlerde, dün gelen arkadaşımla akşama kadar çılgınlar gibi sohbet edişim ve aklıma gelen her şeyi çılgınlar gibi açık seçik ortaya koyuşum... Bilemedim... 

#İhmal ettiğim, arayıp sormam gereken insanlar var. Ama onlarsız o kadar huzurluyum ki zerre miktar elim telefona varmıyor. 

#Kolestrol seviyem yüksek olduğu için zaman zaman yer sallanıyor gibi gelirdi. Artçı depremleri ayırt edemiyorum o sebep. Şimdi ne iyi ne kötü bilemiyorum bu durumda. 

#Elişi hediyeler yapıp dağıtmak gibi bir hayalim var ama tastamam harekete geçemiyorum bi türlü. Yok şunu okuyayım yok buna bakayım derken bir elişini projelendirip üretme sürecini tamamlayamıyorum çoğu zaman. Ama kafamda ilk adımlarını attığım bir sürü hediye planı da mevcut döner durur. 

#İçimde yine bir başka his, şu sıralar dünyayı kasıp kavuran Corona virüsü ülkemize gelmeyecek diyor. Dayandığı hiç bir bilimsel gerçek yok ama. His sadece. 

#Geçen gün eşimle birlikte ailesinin zeytinliğine gittik. Üşürüm, sıkılırım akşama kadar gibi geliyordu. Ama gün çok keyifli geçti şükür. Bitkilere dokunmak, değişik kuşların seslerini duymak, bahçenin güneş vuran kısmına oturup kahvaltı yapmak, zeytin yapraklarının hışırtısında akşam yemeği yemek... iyi ki dedim gün sonunda. İyi ki razı etmiş eşim beni bahçede bir pazar geçirmeye. 

#Babacığın yanımızda olması bize öyle huzur veriyor ki. Az yemesi dışında bizi üzen hiç bir yanı yok. Akşam yemeklerinde önden koyduğum çorbaya bolca ekmek doğruyor ve midesinin büyük kısmını bu şekilde doldurmuş oluyor. Ardından ana yemeğe yer kalmıyor tabi. Böylece fazla yemiyor. Çorba koymamayı bile düşünüyorum bazen ama o kadar keyifle içiyor ki çorbasını kıyamıyorum yine de. 81 yaşındaki babam... Tam da, bir lokma bir hırka derviş insanı vesselâm. 

#İnşaat mühendisi olan abim dünyanın öbür ucuna, bir Afrika ülkesine gitti çalışmak için. Ve giderken babamı arayıp hayır duasını almadı. Aklım almıyor. 

#Hani şöyle güzelce bir defter edinsem. Kapağı egzantirik bir şey olsa. Yumuşak uçlu da bir kurşun kalem. Yazsam yazsam... Belki öyle vücut bulur hayalini kurduğum şeyler. 

Görüşmek üzere canlar... 

Fotoğraf, Cunda