Bugün memleketin Kuşadası sahiline gelmek nasip oldu canlar. Eşimin bir işi nedeniyle sahili bir miktar yalnız adımlamak da nasip oldu ayrıca.
Yalnızlık, bir oyun hamuru gibi aslına bakarsanız. Onu alıp şefkatle davranırsanız eğer mükemmel vakitler oluşturabilirsiniz. Hoyratlığı sevmez lâkin yalnızlık. Şükürsüz olunursa en karanlık zindan oluverir. Hayatım boyunca yalnızlıklarımı alıp pamuklara sardım. Bunu sevgili yaratanın izniyle yapmaya çalıştım. Sevdim, şefkatle kucakladım tek başınalığı. Ve çoğu zaman tadından yenmezlikte hoş vakitler inşa ettim kendime şükür. Bazen babamın dağın tepesindeki taş duvar evinde, bazen de bir Eylül sabahı Kuşadası sahilinde...
Sardunyalara rastladım bi yerde. Anne evi, yaz günü, bir bardak soğuk ayran ve sardunyalar... Kelime kelime dizildiler zihnime.
Sahil de yalnızdı ben gibi. Kafasını dinliyor gibiydi o da. Pek rahatsız etmek istemedim. Ama sohbetsiz olmazdı. Yorgun bir yaz geçirmiş. Gülümsedi yine de. Şükrün zirvesinde denizin kızı ne de olsa güzel sahil. Nazlı nazlı konuşuyordu yanında yürürken ama tripsiz bir naz... İçten, samimi...
Kumların akılları anca başına geliyormuş. Yüzleri gülüyordu güneşe doğru. Üzerlerinde koca yaz boyu hoplayıp zıplayan bir güruh. Aralara sızan çöpler atıklar... Ohh diyorlardı ohhh.... "Sıra bize geldi! Sahil ve biz başbaşa kış boyu! Güneş de gelir katılırsa aramıza bazı bazı... Değmeyin keyfimize! "
Renkli bir merdivene oturup tanıklık ettim muhteşem döngünün evrensel şölenine... Dilimden dökülen o tek kelam, merdivene gölgesi düşen asırlık çınarın yaprağındaki saniyelik kımıldayış, başörtümü hafiften kımıldatan deniz meltemi... Şükür diyordu o an her şey. Şükür...
Hayatı sevin, yalnızlıklarınızı şefkatle kucaklayın, evrenin muhteşem ahengine eşlik edin ve her şeyden daha önemlisi tüm bunları yaparken sahibi unutmayın ve yüreğinizi en sevgiliye teşekkürsüz bırakmayın.
Sevgiler...